14 Haziran 2015 Pazar

gülmek eğlenmek istiyorum lakin nasıl olur bilmiyorum

Herhalde ilk gençliğimizde, Doğulu bir memlekette aldığımız batılı eğitime körü körüne inanıp sonra da o sayede kazandığımız özeleştiri mekanizmasını pek menem bir şey sandık.. Ölçülere uymayışımızın hıncını da kendimizi bölük pörçük ederek  çıkardık. Bir şeyler sürekli yerine oturmuyordu, biz de nedeni hep Şarklılığımızda buluyor, buraları küçümsüyor, diğer yandan da bize Şark'ta neler olup bittiğini anlatmayan eğitim sistemine veryansın ediyorduk.

Sonra biraz büyüdük, memleketi gezdik filan, alenen Doğu'ya ait olduğumuzu fark ettik. Hatta daha da yaş alıp dünyayı gezmeye başlayınca İran'dan beter Pakistan'a yakın bir görgü, kültür, sanat ve bilinç düzeyi ile başa çıkmamızın mümkün olmadığını kabulleniverdik. Ben ve birkaç arkadaşımı kastediyorum burada. Memlekette bu kadar acı ve saçmalık yaşanırken müzik dinlemeyi, eğlenip gülmeyi dert eden ve bunun için de kendini hiç suçlu filan hissetmeyen azınlığı...

Geçen yirmi yılda, eğlenme kültürümüzde görülen değişiklik, gündelik hayatımıza yansımayınca biraz sersemleşmedim değil. Bir kere memlekette her şekilde ayakta kalmanın ana şartı, gülmek geçmek ve boşvermek. Bu tamam.

Yirmi yıl önce Metallica, Michael Jackson gibi ilk büyük müzik konserlerinde kendini kaybedercesine hipodromları dağıtan o gençlikten şimdi her hafta sonu neredeyse beşer onar düzenlenen müzik festivallerinde tepinmeye kadar geldik. Sevdiğimiz gurupları dinleyebiliyoruz , yeni şeyler keşfediyoruz ama bir türlü asıl derdimiz müzikmiş gibi davranamıyoruz. Hep kafamızda başka bir şeyler var. Sürekli ne kadar şöhretli ve şahane çevrelere sahip olduğumuzu, modern göründüğümüzü beyan etmekle uğraşıyoruz. İnternet de buna tuz biber ekiyor, herkesin herşeyden haberi var, herkes müthiş politize, kimse sadece kendini akışa bırakmıyor.

BU haliyle belki bir Afganistan'dan ne bileyim Tunus'tan, Yemen'den falan fena durumdayız. An'ı hissetmemizi engelleyen milyon tane şeyi çevremize yerleştiriyoruz.  Bir melodinin ritmine kapılıp dansa, dostlarımızla kahkahaya boğulmaya,  müzik festivalinin rahatlamasına kendimizi bırakamayışımızın, aslında çocukluğumuzdan beri  büyük bir mahalle baskısının altında ezilmekten mi kaynaklandığını merak ediyorum. Bu gençlik, tarihinde bir gün olsun, bir şey umursamadan eğlenmeyi düşünebilecek mi acaba?

Barış Uygur Uykusuz'da yazmış;"Elalemin anarşisti bina işgal eder, komün kurar, oy vermez; bizim anarşistlerimiz oy vermek bir yana dursun, ıslak imzalı sandık tutanağı peşinde koşar... Sandık başlarında gencecik arkadaşları gördükçe batılı akranlarının muhtemelen hiç yaşamayacakları bir tecrübeyi, şu son bir buçuk yılda üç kez yaşadıklarını düşündüm. Gençelere gençliklerini borçluyduk üstüne birkaç pazar günü daha borçlandık."
...
mesele kökünde aynı, bizden başka biri olmamız istendikçe kim olduğumuzu bir türlü bulamamaya dolayısıyla da hakkımızı aradığımız meydanlarda sabır yerine öfkeyle sarsılmaya ve müzik dinlemeye gittiğimiz festivallerde bile yalandan eğlenmeye devam edeceğiz.

diğer yandan...
hakkını ararken de eğlenmek mümkünün filmi;

http://www.cbsfilms.com/pride/

1 yorum: