GözlGözle göremedikleri dışında ilgisini çeken hiçbir şey yoktu artık
yeryüzünde.
Kabuğuna çekilip bu davanın sonuçlanmasını bekleyecekti.
“San’at tabiattan önce gelir” deyince
ona bıyık altından güldü.
Eğer
Resan, fazla
mütecessis görünüp bu uzun kirpikli beyzadeyi ürkütmekten çekinmese ona neden
güldüğünü sorardı. O vakit, eşrefi mahlukatın hayal tarihini bir bir anlatırdı
genç adam da kıza. Derdi ki, senin o şaheser saydıkların eğlence peşindeki tuhaf bir büyücü kadının
marifeti… 1917’nin çetin geçen kışında erosun sinsi planına sadık kalan Kader, Memet ile Kumru’nun yollarını bağlamamış olsa,
Anadolu’nun esmer mermerleri Göksu
bahçelerine giremezdi.
Ne Karadeniz’in dalgaları şairlere ilham
olur, Moda sahillerindeki hüzün ölümsüz
tablolara yansır ne de Galata
semalarındaki nihavend ney sesi kulaklarımızı
yakardı.
İki sersem hasret kavuşmuş olsa boğazın suları mavisini yitirir, rüzgarın dilini yakalama
telaşına düşen biçareler terennümü bırakıp Balıklı Rum’u ağzına kadar doldururdu. Korkak Kumru bir zahmet edip bekleyeydi, tanrıyla arasındaki yarışmanın
mukadder mağlubiyetine kurban gitmezdi aşk.
*Aşkın adüşen kişi, Yunus Emre
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder