15 Temmuz 2017 Cumartesi

GÜLÜCÜK GİYENLER CEMİYETİ



Çıkan kısmın özeti:
Bir internet haber sitesinde editörlük yapan kahramanımızı bıraktığımızda, patronu olan avukatın hafta sonunda yazlık evinde vereceği davette çalışmak üzere görevlendirilmişti.

                                                                            ****

“Eğer bir kıza doğru ayakkabıyı verirseniz, o dünyayı bile fethedebilir.” Marilyn Monroe


                                                            Gizli Teşkilat

Giyim kuşamın memleket sathında fazlasıyla önem arz ettiğini öğrenerek büyüdüğümden patronun "Giyimine dikkat et!" lafına alınmadım. Canımı sıkan hafta sonumu, adamın sonradan görme karısının buyruğu altında oradan oraya koşturarak geçirecek olmaktı. Garsonluk mu yapacaktım, yoksa misafirleri eğlendirmek için jonglörlük icra etmem mi istenecekti?
Bir büyük belirsizlik...
Maceraya atılmayı seven biri olsam da, kodaman heriflerin ve onların içi geçmiş karılarının arasında ne gibi bir serüvenin izini sürebilirdim?
O Cuma günü, iş çıkış saatimin gelmesini iple çektim. Ofisten ayrılmak üzereyken sekreter Zeynep,
"Bu Memnan beyin evine gitmen için taksi parası. Ha unutmadan, giderken resmi bir kıyafet giymen isteniyor. Konuklar üst düzey olacakmış." diye beni uyardı.

Eve dönüş yolunda elbette ki bindiğim üç otobüste de oturacak yer yoktu. Ben de zihnimi, patronun yazlık evinde yaşanabilecek olaylarla ilgili tuhaf teorilerle doldurdum. Kim bilir, belki de ben yersiz işkilleniyordum. Önemli konuklarla ayak üstü röportaj falan yapmam istenebilir, bunlar da siteye haber diye girilebilirdi pekala. Ne yazık ki içimden bir ses, bu tür iyimser hayallere hayatımda yer olmadığına dair beni uyarıyordu. O sıralarda çarkıfeleğin iflas ya da pas durağında pineklemekte inat eder gibi bir halim vardı. Ne zaman yüksek sayılara, şanslı olaylara rastlayacaktım? Daha kaç zaman kaderimle bahse tutuşmayı öğrenememiş olmamın acısını, uyuz tiplere uşaklık ederek çıkaracaktım?

Bu düşünceler içinde eve vardım. Annemle babam hafta sonunu geçirmek üzere uzak akrabalarımıza gitmişti. Kardeşlerim de durumdan istifade evi savaş alanına çevirmişti. Bir yandan gardırobumun derinliklerinde resmi bir takım elbise arıyor diğer yandan evi toplamaya çalışıyordum. Zaten olmayan tadım tuzum iyice bulamaç haline gelmek üzereydi ki, kapı çaldı.
Gelen alt komşumuz Zahter teyze idi.
"Kızım bizim oğlan arkadaşıyla İngilizce sınavına hazırlanıyor. Ama nasıl yapsınlar bilemiyorlar. Sen gelip bir yardım etsen?"

Zahter teyzeye hem yaşından hem de serseri evladına karşı gösterdiği sabırdan ötürü hürmet beslemekteydim. Ricasını hemen yerine getireceğimi söyleyip kıyafet seçme işini erteledim. Alt kata indim. Yaşlı kadının yaklaşık on yıldır gemicilik okuyan oğlu Cemil'in odasının kapısını çaldım. Yalnız kapı açıldığında karşımda sümsük Cemil değil de, onun iki katı kadar olan bir izbandut, pos bıyıklı bir ağabey ile karşılaştığımda kısa süreli bir şok geçirmedim değil.

Karşımdaki çam yarması hemen lafa girdi;
"Hanımefendi beni tanımazsınız. Cemil de pek iyi tanımaz zaten. O ve ailesi ile yakınlaşmamın nedeni sizinle irtibata geçebilmekti. Bir süredir Memnan Sürüngel'in yanında çalıştığınızı biliyoruz. Kendisinin hafta sonunda düzenleyeceği toplantıya sızmamızın tek yolu sizinle işbirliğinde bulunmak."

Hani mutlaka izlemeniz gereken listelerinin gediklisi beylik repliklere boğulmuş filmlerde kahramanın dilinin tutulduğu an vardır... İşte an, tam o andı. Bir şey diyemeden kekekledim ben de...
 "Nasıl yani?"

"Sizin pek yetenekli bir öğrenci olduğunuzu fakat idealinizdeki işi bulamadığınız için mutsuz olduğunuzu biliyoruz. Eğer teşkilata yardım ederseniz biz de size yardım edeceğiz?"

"Ne... Nasıl?"

"Size aktaracağım tüm bilgiler bu bavulun içinde..." diyerek yanındaki koca sandığı işaret etti izbandut. Sonra bir es verdi ve beni bastan aşağı süzüp de gördüğünü beğenmemiş bir eda takınarak üst dudağıyla cık cık efekti boğmalı cümlelerini püskürttü üzerime;
"Tahmin ediyorum ki dolabınızda uygun kostümünüz bulunmuyor. Endişeye mahal yok! Toplantıda giymeniz için özel beyaz bir takım elbise ayarlandı. Denemek ister misiniz? Tam ölçülerinize göre..."

Neler olup bittiğinin farkında değildim ama dellenmek için yer arıyordum. Aradığım fırsat, herkesin kafama kaktığı kıyafet mevzusu ile karşıma çıkmıştı işte... Bana zevksiz ve rüküşsün mü, demek istedi bu şapşal dev? Demek ki benim en güzel giysimin gülücüklerim olduğundan habersizdi. E o halde, artık sivri dişlerimin tadına bakma zamanı da gelmişti.



Haftaya: Absans mı Afoini mi ? 
                Aklım mı dilim mi? 
                Bu yaşadığım nasıl bir kayıp ki, ya'rabbi? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder