25 Nisan 2015 Cumartesi

Deluzyon

Versailles, Fransa'ya halkın hiçbir şey olmadığını, kralınsa her şey olduğunu göstermek için yapılmıştır.
Ufku dar, duyguları zayıf, zevke düşkün ruhlar, oluşturucu etkinliği olmayanlar, XV. Louis ve XVI. Louis'nin kişiliğinde o geniş sarayı miras alır.
Dışarıdan bakınca bu iki kralın yönetiminde  de hiçbir şey değişmemiş gibidir: sınırlar, dil, ahlak, din, ordu ( o önceki güçlü el her şeyi fazlasıyla belirgin bir şekilde biçimlendirmiştir.); yüzyıl sonra bile silinmeyecek gibi... Fakat çok geçmeden o belirgin biçimler içeriğini, kendilerini yaratan güdüden gelen ateş gibi o sıcak maddesini yitirmeye başlar. XV. Louis döneminde Versailles, görüntü olarak değişmez ama anlamı değişir:
3000-4000 hizmetli gösterişli kıyafetleriyle koridorlarda, avlularda koşturup durmaktadır. Hala 2000 at ahırlarda beklemekte, menteşeleri pek güzel yağlanmış olan o yapay teşrifat mekanizması bütün kabullerde , opera şenliklerinde ve maskeli- maskesiz bütün balolarda hala tıkır tıkır çalışmaktadır. Kavalyeler damlar, üstlerinde brokar ipek pliseli, mücevherlerle bezenmiş elbiseleriyle, hala aynalı salonlarla altın pırıltılı odalarda salınıp gezmektedir. Bu saray o zamanki Avrupa'nın en rafine, en uygar sarayıdır güya. Fakat eskiden kabına sığmayıp taşan bir iktidarın ifadesi olan ne varsa,  artık çoktan yalnızca boş döngü, ruhsuz, anlamsız bir işgüzarlık olup çıkmıştır. Yine bir Louis kraldır fakat hükümdar değildir. Olan bitene kayıtsız, kılıbıktır. Bakanları, komutanları, mimarları, başpiskoposları, sanatkarları sarayına toplar. Ama nasıl kendisi bir kral değilse çevresine toplananlar da bir Racine, Turenne, Colbert, Corneille değildirler. Post düşkünü, dalkavuk, entrikacı, biçimlendirmek yerine asalak gibi onun kanını sömürenlerdir yalnızca.
Bu mermerden altın saray içinde artık,  gözüpek planlamalar, azimle girişilen yenilikler, edebiyat yapıtları boy atmaz. Entrika ve hoş görünme bataklığının bitkileridir yalnızca serpilen. Artık önemli olan kişinin işi değil, hileleri, hizmeti değil kayırılmasıdır. En yüksek mevkilere en fazla yerlere eğilenler çıkar. Eylem yerine laf, öz yerine görüntü geçerlidir.  Fransa'yı da gerçekliği de unutmuştur hepsi. Yalnızca kendilerini, kariyer ve eğlencelerini düşünmektedir.
Sosyetenin amatörlerinin oynadığı bu oyun, dünyanın oldum olası gördüğü  en masraflı ve yapay oyundur.

Marie Antoinette  "Vasat bir karakterin Portresi", Stefan Zweig.
 Çev: Tevfik Turan,
Can yayınları 2006.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder