6 Haziran 2015 Cumartesi

Biz bu dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet aldık!



 YOK mu, VAR
Şunu aklında tut iyice
Çilekte var, altın gibi parlayan ferik elmasında var
Güneşte, gümüş fildişinde
Tahtada, kömürde sütte
Suyun ateş olduğu, ateşin su olduğu yerde var
Kızımıza ördüğün yeşil atkıda bile
Beni seven ellerinde var
Bir sabah geçiyordun
"Bir sabah geçiyordun ne demek"
 Nasıl, niçin ve nereden
Bil ki böyle bir eksiklikte var
Dilini acı yapan tütün kırıntısında
Örneğin bir yolculukta, katran gibi çaylar içtiğin
Kirazlar bavulları akasyalar sevdiğin
Her türlü virajlarda
Ağaççileği gibi, ince çekirdekli
Dile, dişe,damağa yayılan
Akide olan gözlerinde
Gözbebeklerinde yeşim
Yakut olani zümrüt olan damarlarında
Özleminde günbatımı
Yok mu,var.

Nasıl var hem de
Var içimizde bizi eksiltmeden
Dışarda var
Oranda, orantıda, dengede
Bir hüzün bile sinmemiş plastik çiçeklerde
Gene var, yüzünü yıkadın mı, iyi
Sildin kuruladın mı
Çıktın mı sokağa
Yalnız su aramaya gidilen yollarda
İnce bir bardak gibi gövdelenesin diye susuzluk
Orda var.

Ayakların değsin de suya
Sözgelimi herhangi bir Haziranda
Haziranın köylü yüzünde
Çizgili mintanında
Denizlere uçan aklında
Değsin de suya ayakların
Sudan üşüyen parmaklarını çekerken
Tam orada

Seni unutarak baktığımda bile
Dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
Yayılıyorsun kalabalıklara
Yalnız yayılmak mı,
Aşkın en büyüğü en dayanılmazı demeli buna

Özlenirsin, alabildiğine varsın da
Daha da var oluyorsun gün günden
Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
Bir kuş olsa mavilik derdi buna.

Edip Cansever



***Volubilis, North Africa


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder